Çocuk Suçluluğu
Türkiye’ de 2000 yılı içerisinde 16.431 çocuk kendilerine karşı işlenen bir suç nedeni ile hayatını kaybetti veya yaralandı Toplum suçlarının yaklaşık %20’si çocuklara karşı işlendi. Türkiye çocuk nüfusunun üçte biri daha kolay tacize uğrayabilecekleri çalışma ortamında yer almaktadır. Sokakta yaşayan çocuk sayısı ise kesin olarak bilinmemekle birlikte – bu rahatsız edici bir gerçek – büyük şehirlerde ve kırsal bölgelerde sayılarının düzenli olarak arttığı gözlenmektedir.
1997 yılında çocuklara karşı açılmış 133,600 davadan yalnızca %10’u çocuk mahkemeleri tarafından ele alındı. 2000 yılı verilerine göre genç suçluluğu; %22 soygun ve hırsızlık, %9 saldırı ve %14 kamu huzurunu bozmaya yönelik olarak dağılmakta. Marmara bölgesinde yaşanan 1999 depremleri, sosyal ve ekonomik sıkıntıyı da pekiştirdi. Yaşanan ekonomik kriz sonrası Türk Lirası’nın devalüasyona uğraması ile birlikte çocuk suçları ve onlara karşı işlenen suç oranında artış gözlendi.
*Çocuk Mahkemelerindeki davalarda sosyal inceleme uzmanı olarak görev alıp rapor hazırlıyorsunuz, mesleğe ilk başladığınız yıldan bugüne yıllık dosya sayınızda artış oldu mu?
Meslekteki 5. Yılımın içerisindeyim. Gerek TÜİK sitesinden gerekse mesleki yaşantı ve sohbetlerden ulaştığım kanaate göre dosya sayılarında artış olduğunu gözlemlemekteyiz. Ancak bu suçlu sayısındaki artışı düşündürmekten öte, daha önce herhangi bir suça karışmış olan bireylerin suçu tekrarladığına sıklıkla şahit oluyoruz.
*Dosyalarınızdaki ve işlerinizdeki artışın sebebi nedir?
Çevresel şartları en büyük yüzdelik dilimde yer almakta. Çevresel şartları belirleyen nedenlerin başında ise ekonomik zorluklar gelmekte. Eğer bir çocuktan bahsediyorsak, aile çocuğunun suça karışma riskinin farkında onu suçtan uzaklaştıracak nedenleri de bilmekte ancak ekonomik güce kavuşmadıkça ne çevresel şartları değiştirebileceğine ne de çocuğa kaliteli zaman ayırabilecek, onun sosyal zamanlarını doldurabilecek duruma gelebileceğine dair inancı zayıf.
Günümüz dünyasında bireyin en temel fiziksel ihtiyacı olan ekonomik şartı iyileştiremeyen örneğin bir ebeveyn, aklındaki geçim zorluğuna ilişkin soru işaretlerinden uzaklaşamamakta ve zamanını para kazanmaya ayırmaya zorunda olduğundan, bakımı altındaki kişilerin sosyal zamanlarını ötelemekte. Aynı zamanda bu bir maske değil. Maddi sosyal destekleri bireylere sunulduğunda kendisinin sorumluluğu altındaki bireylerle gerek ilgili gerek iletişimi artmakta, kendi geleceğini güvence altına aşlan birey, sorumluluğu altındaki bireylerin de geleceğine odaklanabilmekte.
Bir baksa neden ise davranış bozuklukları; yaşamında travmatik unsurları barındıran bireyler, ekonomik anlamda zorluk yaşamasalar bile kendilerini ispat edebilme adına, ben buradayım diyebilme adına suça karışmakta, çoğunlukla mala zarar verme ya da basit yaralama suçları ile haklarında kovuşturmalar yürütülmekte.
Nihayetinde karşımıza en temel iki neden olarak çevresel şartlara bağlı olarak ekonomik nedenler ve bireyin yaşam doyumu, ruhsal sağlık ortaya çıkmakta.
*Hangi tür suçlarla karşılaşıyorsunuz? Mesleğe ilk başladığınız dönemle bugünü kıyasladığınızda önemli oranda artan veya azalan suç türleri var mı?
En sık karşılaşılan suç mala zarar verme, hırsızlık, yaralama ve cinsel suçlar. Mala zarar verme ve hırsızlık suçları daha sık bir şekilde görülmeye başlandı. Ciddi anlamda standart bir artış yada azalma yerine görülme sıklığında hırsızlık suçlarında daha sık denetim yoluna ve iyileştirme çabalarına gidilmekte.
*Çocukları suç işlemeye iten sebepler nelerdir?
Suç aslında işin son halkası. Öncesinde ailede var olan patolojik ve psikososyal problemler, aile kültüründe erezyona uğrayan değerler, çocuklardaki davranım bozuklukları, okulda ve evde var olan şiddet kültürü, akran zorbalığı suça yönelmedeki temel sebepler.
Ailedeki yetişkinlerin kişisel problemleri ile çözüm sürecindeki çocuklar üzerindeki ilgi ve alakanın ilgi ve alakanın yitimi, denetim mekanizmasının bozularak çocuğun kararlarını verebilir duruma gelmesi, çocukları davranım bozukluklarının fark edilmemesi ya da başa çıkılamaması sonrasında bilişsel yetilerin sapması ve öngörü yeteneğinin dejenere olması, akran zorbalığına uğrayan çocukların bir süre sonra birer zorba olarak toplumsal hayatta yerini alması gibi bir çok farklı neden suça yönelmede temel ilkeler olarak görülebilir.
*Suçların işlenmesinde ailenin, çevrenin etkisi nedir?
Suç işleme her ne kadar içerisinde bir çok ekonomik ve psikososyal nedeni barındırıyor olsa da ne her ekonomik durumu kötü olan ailenin çocuğu suça karışmış, ne de refah seviyesinde herhangi bir sorun olmayan ailenin çocukları suçtan uzak. Belirleyici olan ailenin çocuklar üzerindeki tutum ve etkisi, çocuk yetiştirme stilleri ve aile-çocuk arasındaki iletişim kanalının çözümlenebilmiş olması.
1990 sonrasında hızla değişen toplumsal hayatın günümüz çocuklarında sınırsız özgürlük anlayışını yerleştirdiğini görmekteyiz. Bu daha çok çocukların daha erken yaşama “tek başlarına” katılması ve artık insanların büyükşehirlerde kaybolarak yaşaması sonrasında gelişen bir sosyolojik sorun. Zira okul yaşantısı ile gününün büyük bölümünü okulda geçiren çocuk ile çalışma şartlarındaki zorluk nedeni ile evine çok az zaman ayırabilen ebeveynler, birbirinden kopuk ya da sınırlı zaman geçirebilen aileler haline dönüştü. Bu da aile üyelerinin birbirinden habersiz, nerede ne zaman ne yaptıkları hakkında fikir sahibi olmadıkları, bireylerin kendilerini ailelerine ait hissetmedikleri aileler oluşturdu. Hal böyle olunca çocuk yetiştirme kültüründe eksen kaymaları meydana geldi. Büyükşehir yaşantısı, kalabalık okullar, üzerilerindeki denetim yetkisi yitirilen çocukları kendi başlarına karar verir ve kendi hayatlarını yaşatır hale geldi ve eleştirel düşünme, öngörü yeteneği henüz olgunlaşmamış olan çocuklar suça sürüklenmenin parçası haline geldi. Sağlıklı aile, çevre ve okul yaşantısı yanı sıra bilişsel gelişimdeki olgunluk da çocukları suçtan koruyan mekanizmalar olduğundan, yokluğunda suç çocukları içine alan bir risk olarak karşımıza çıkmakta.
*Çocukları suç işlemeye iten gerçekten de ekonomik nedenler midir?
*Maddi durumu kötü olan ailelerin çocuklarının toplumda suç işlediği bilinir, bu doğru mudur?
Görünür neden ekonomik sorunlar olarak aksettirilmiş olsa da bu buzdağının görünen kısmı, öyle olmuş olsaydı ülkenin % 40’ tan fazlasının asgari ücret ve altında çalıştığını biliyoruz, bunların hepsinin suça karışmış olması gerekirdi. Ancak sosyolojik kavramlar her zaman matematik ile doğru orantılı değil. Ekonomik nedenlerin insanlar üzerindeki tükenmişlik etkisi, ruhsal sağlığını olumsuz etkilemesi ve ekonomik yoklukları aile içi problemlere dönüşmesi, bu ailelerin çocuklarını daha çok etkilemekte ve asgari ilgi ve denetim ortadan kalkmakta, suç yoluna girilmekte. Netice itibari ile ekonomik neden suça sürüklenmede önemli bir faktör olsa da belirleyici olan değildir.
*Çocuklarda suç işleme eğilimi süreklilik gösteriyor mu?
Suç yoluna giren çocuk, tek başına değerlendirilmemesi. Bir arada yaşadığı kişilerin suça bakış açısı ve suçtan etkilenmesi olası bir suç sonrasında alınacak olan önlemlerin çocuğa ve yaşantısına indirgenerek alınması suçun sürekliliğini azaltmakta. Suçun süreklilik göstermesi daha çok belki suç olduğunu bile fark etmese de suça karışan bir çocuğun yargılamasının ailesi çevresi ve okulu tarafından yapılması, suçsuz olan çocuğu damgalayarak suçtan yarar görmeye başlatmakta. Suça eğilimin süreklilik gösterdiğini varsayaraksak, bu eğilimi sürdüren daha çok bir suç karşısında otoritenin tutum ve davranışları olduğu sonucuna ulaşabiliriz.
*Çocukların suç işlememeleri için günümüzde yeterli önlem alınıyor mu?
Çocukların zamanlarını yoğunlukla okullarda geçirdiğini düşündüğümüzde, MEB tarafından her ne kadar çeşitli protokoller imzalanmış olsa da gerek eğitimsel gerekse psikososyal tedbirler bir arada düşünüldüğünde suç oranlarına da bakarak yeteri tedbir alındığını ifade edemeyiz. Bizim ülkemizdeki suç sonrasında psikososyal hizmetler suçtan korunmaya yönelik değil, yaşantısı kısıtlayıcı olan suça yeniden bulaşmamaya yönelik tedbirler olduğundan işlevselliğini yitirmekte.
*Çocuk suçlarını ya da çocuğa karşı işlenen suçları önlemek için ne gibi çalışmalar yapılmalıdır, bu konuda aileye-topluma düşen görevler nelerdir?
Her zamanki gibi öncelikle eğitim ve aile tedbiri Suça yönelmede her zaman her ekole göre geçerli olan kavram psikososyal denge ise, sağlıklı otorite bu dengenin ne zaman bozulabileceği hakkında fikir sahibidir. Bu fikir sahibi olma denetimi altında bulunan bir ebeveyne, bir öğretmene sorumluluk yükler. Bu sorumlulukla yapılabilecek olanlar ise suçun kaynağından yola çıkarak psikososyal tedbirleri almaktır. Her ne kadar ülkemizde psikolojik destek verecek olan uzman sayısı son dönemlerde yoğunlukla artmış olsa da, artık her okulda bir psikolojik danışman, her il ve ilçede ASPB uzmanları ve adliyelerde Sosyal Çalışma Görevlileri hizmet üretiyor olsa da suça karşı, suç davranışı doğmadan önce aldıkları tedbirler son derece az. Ailenin eğitimi, okulda öğretmenin uyguladığı etkinliklerde suça iten nedenler hakkında yürütülecek faaliyetler, çocuk polisinin işlevinin artması gerekmekte. Yerel yönetimler de zabıta ya da kolluk kuvveti aracılığı ile suç mahalleri tespit ederek denetimsel tedbirlerini arttırması suçun görülme sayı ve sıklığını azaltmakta faydalı olacaktır.
*Konu çocuklar olunca yaptığınız mesleğin sizi etkilediği, yıprattığı zamanlar oluyor mu?
Bir suç karşısında ilk aklımıza gelen yasanın da belirlediği gibi suçu işleyen bireyin suç öncesinde yapacağı davranışın suç olup olmadığını hakkında zihinsel gelişimi. Çoğu zaman yine ekonomik durumu gözetmeksizin ailenin sorumluluklarını yerine getirmemesi veya bunu ötelemesi, nasıl olur da bu kadar bir çocuk kendi başına karar vermeye, henüz hiçbir sosyal olgunluk göstermese de kendi kararlarını kendisi verir hale dönüşmesine izin verilir diye hayıflandığımız olmakta. Ancak adli süreçte birçok aşama geçildiğinden, çocuk artık suçun bir parçası olduğundan rehabilite anlamında her hangi bir suçöu önlemeye dönük faydamız bulunmamakta. Bunlar çocuklar için oldukça üzücü. Ve suça bulaşmış olan bir çocuğun ailesinin alacağı tedbir çocuklukla cezadan iletiri gitmediğinden bir gün ilk fırsatta o çocuk yeniden karşımıza gelmekte ve suçla tanışıklık sonrası içinde bulunduğu kısır döngüden çıkamamakta.
Bir önceki yazımız olan Topluluk Size Nereden Bakar başlıklı makalemizde ankara pdr topluluğu hakkında bilgiler verilmektedir.
Benzer Yazılar
Okula Uyum / Okul Fobisi
Çocuğum Beni Dinlemiyor!
Çocuklarda Ölüm Kavramı ve Yas
Önokul ve İlköğretimde Sorumluluk Bilinci Kazandirma Programi Uygulamalari
Anababa Gücü: Gerekli Mi, Haklı Görülebilir Mi?
Ukome / Yolcu Sürücü İlişkileri Eğitimi – 3
Amerikan Kültür’ de Veli Eğitimimiz Tamamlandı
Gebze Final Anaokulu: Olumlu Davranış Geliştirme
Kardeş Kıskançlığı Üzerine Öneriler
Örgütsel Davranış
Çocuklarda Kaygı
Çocuklarda Benlik Saygısı Gelişimi
Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Ailelere Öneriler
75 Öneri
Amasya Üniversitesi PDR Bölümü Öğrencilerine Eğitim Verildi
Evlilik Okulu Programı
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
Yorumlar
İlgili Kategoriler
Facebook'ta Biz
Çocuğunuzun Gelişimini Değerlendirdiniz mi?
6. aydan başlayarak her çocuğun yılda en az bir kere gelişim değerlendirme yapılmasının, ortaya çıkabilecek bozuklukların önüne geçeceğini biliyor musunuz? Ayrıntılı bilgi için tıklayınız
Son Eklenen Makaleler
- Yeme Bozuklukları olan Çocukların Ebeveynlerine Öneriler 12 Şubat 2021
- Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Ailelere Öneriler 12 Şubat 2021
- Tuvalet Alışkanlıkları Problemlerinde Ebeveyne Öneriler 12 Şubat 2021
- Çocukta Davranış Bozukluğu, Ebeveynlere Öneri 12 Şubat 2021
- Depresyonda olan çocukların Ailelerine öneriler 12 Şubat 2021