Hızlı Randevu 0 532 492 41 57

Hoşgeldiniz. Bugün

Gebze' de Pedagog Psikolog ve Aile ve Evlilik Danışmanı İhtiyaçlarınız Çok Yakın Profesyonel yardım hizmetlerinden yararlanmak için lütfen bize ulaşınız.

foto

Güvenli Bağlanma Nedir ?

Ana Sayfa » Özel Günler » Güvenli Bağlanma Nedir ?

Güvenli bağlanma, adını çok duyduğumuz fakat anlamını bilip bilmediğimizden pek emin olamadığım(ız) meşhur psikoloji terimi.

Güvenli bağlanma adını çok duyuyoruz. Hem bunun ne olduğunu açıklayıp hem de ‘güvenli bağlanma dışında’ ne tür bağlanma türleri olduğunu biraz anlatabilir misin? Mesela, ‘Bebeğim bana çok düşkün, beş dakika benden ayrı duramaz’ güvenli bağlanma mıdır? Aileler bebeğin nasıl bağlandığını anlayabilir mi?
Bağlanmayı açıklarken temelde 2 çeşit bağlanmadan bahsedilir, güvenli ve güvensiz (güvensiz bağlamla ise kendi içinde 3 bölünür):
Güvenli bağlanma
Güvensiz bağlanma:
Kaygılı bağlanma
Kaçınmalı bağlanma
Disorganize bağlanma
Ailelerin bebeğin nasıl bağlandığını kolayca tespit etmesi genelde zordur, eğer ailenin kafasında bir soru işareti varsa bir uzmana danışarak bakmak en sağlıklısı. Ben biraz bu bağlanmalar nasıl keşfedilmiş, nelere bakılmış onu anlatayım, aileler de o gözle bakmayı deneyebilirler.
Bu bağlanma modellerini bulurken bebeklerin anne ile kurdukları ilişkiye bakmış uzmanlar. Burada bakılan yer bebeğin anne varken, annenin yanındayken ona nasıl da bağlı, yapışık olduğu değil, anneyle ayrıldığı anlarda nasıl davrandığı. Zaten bebek sürekli anneyleyken, anneden başka birileriyle temas etmezken ‘bebeğin anneye nasıl bağlandığına dair’ bir veri çıkmıyor ortaya. O yüzden, ‘strange situation test’ (yabancı durum testi diye çevirebileceğimiz) denen bir deney yapılıyor.
Burada bebek anneyle beraber bir odada bulunuyor. Bir süre sonra odaya bir yabancı geliyor. Yabancı, anneyle bebeğe müdahale etmiyor ama yanlarında duruyor, varlığı hissediliyor. Bir süre sonra anne odadan çıkıyor, bebek yabancıyla yalnız kalıyor. Bebeklerin tepkilerini ölçüyorlar. Hem yabancıyla baş başa kaldıklarında verdikleri tepkileri hem de anne odaya geri geldiğinde verdiği tepkileri inceleniyor.
Güvenli bağlanan çocukların hepsinin bir yabancıyla kaldığında en azından ilk etapta ağlayarak tepki verdiği biliniyor. Çünkü bu doğal olan. Anne gitti, güvendiği kişi gitti, tanımadığı birisiyle yalnız kaldı bebek. Ağlaması normal. (Börte ekliyor: ”Aa bak çok sosyal, kimsenin kucağında ağlamıyor’ diye bazı anneler sorabilir. Oysa bebeğin ağlaması gerekiyor, en azından annesinin gidişine biraz tepki göstermesi gerekiyor.)
Sonra anne odaya gelip ağlayan bebeği kucağına alıyor. Buradaki önemli nokta; bebeğin annenin kucağında azıcık daha ağlayıp sonra hemen sakinleşmesi. Anneye sitem etmez, ‘trip atmaz’, öfkelenmez. Biraz ağlar, sonra sakinleşir ve hem anneyle hem de yabancıyla mutlu bir şekilde iletişime devam eder. Ya da oyununa kaldığı yerden devam eder. Bu bebeğin güvenli bağlandığını gösterir. Anne gittiğinde ona güvendiği için eksikliğini hissedip ağlıyor, anne geldiğinde ise varlığıyla mutlu olup sakinleşiyor. Güvenli bağlanmayı böyle açıklayabilirim.
Güvensiz bağlanmanın alt çeşitlerinde ise bu tür bir süreç yaşanmıyor. Mesela kaygılı bağlanmada çocuk anneyi odaya geri istese de annenin kucağına bir türlü sakinleşemez, önerdiği oyuncakları reddeder, öfkeli bir yapışma hali gösterir. Anne gelmiş olmasına rağmen ondan aldığı temasla sakinleşemez. Kaygılı bağlanmada bebek anneye sürekli yapışıktır, paçasındadır, yatağa koyar koymaz ağlama hali, memeden ayırır ayırmaz ağlama hali ya da daha ilerlerde başkalarıyla iletişim kurmama sadece anneyle iletişim kurma hali olur. Anneyle kurduğu iletişim de anneyi bırakmama hali üzerinden oluyor.
Bu bahsedilen durumlar için yaş önemli bir faktör, mesela bir yaş sonrası annenin gidişlerine verilen tepkilerde artış olabilir. Ancak 2 yaşa kadar ufak ufak ayrışmayı bekleriz. Kaygılı bağlanmış bebeklerde bu ayrışmaları gözlemleyemiyoruz. Çünkü yürümeyle birlikte bebeğin anneden uzaklaşması, keşfedebilmeye gitmesi beklenir. Ama kaygılı bağlanmada bebekler bunu yapamıyor. Bu sadece çocuktan değil anneden de aktarılan bir süreç. Bazen anneler çocuğun dibinden ayrılmayarak buna engel oluyor. Baştan beri kurduğu ilişki kaygılı olan bebek de annenin paçasına yapışıyor.
Kaygılı bağlanmış bebekler, bu ‘strange situation test’ yabancı kişili deneyde de, genelde çok ağlayarak tepki veriyorlar ve anne döndükten sonra da çok fazla ağlıyorlar, anneye çok yapışıyorlar, yabancıyla hiç iletişim kurmuyorlar, anneyi bırakmıyorlar.
Kaçınmalı bağlanmış bebek ise bu deneyde annenin gidişinden yada gelişinden etkilenmez. Bebek ilgisiz ve sessizce durabilir. Oyununa devam edebilir. Bazıları hiç tepki göstermiyor annenin gitmesine, çünkü annenin gitmesi, varlığı yokluğu bir, biraz donuklaşıyorlar bu bebekler anneye karşı. Ağlayanları da anne döndükten sonra çok fazla annenin kucağına gitmek istemiyor, anneden uzaklaşıyor, itiyor. Kucağına alsa da hiç sakinleşmiyor. Ya da zaten anne gittiğinde ağlamıyor, döndüğünde de fark etmiyor bebek için, tepkisiz kalıyor. Bu modelde çocuk güvensiz hale dayanamadığı için kendine de donuklaşıyor. Bu bebeklerin bütün ilişkileri ileride de kaçınmalı, problemli oluyor. ‘Bağlanmaktan korktuğu için ilişkiye girmeye istemeyen’ yetişkinler gibi.
Bir de, bağlanma hiçbir zaman tek taraflı değildir. Aslında çıkış noktası annedir. Anne bebeğe nasıl bağlanmışsa bebek de anneye öyle bağlanır. Hatta anne, kendi annesine ve kendi annesi de ona nasıl bağlanmışsa, o bağlanma modelini alır ve aktarır. Buralara dikkat etmek, geçmişten gelen bir kaygılı/kaçınmalı bağlanma varsa bunun farkında olup üzerinde çalışmak, bebekle kurulan ilişkide buna dikkat etmek gerekir. Yabancı durum testiyle ilgili videolara internetten ulaşılabilir, izlenmekte fayda var.
Kendi geçmişimizden gelen, bizim bebeğe kaygılı/kaçınmalı yaklaşmamıza sebep olan şeyler düzeltilebilir mi? Farkında olarak davranırsak, bebeğimize güvenli bağlanabilir, onun da bize güvenli bağlanmasını sağlayabilir miyiz yoksa böyle gelmiş böyle gider mi?
İnsanların bağlanma modelleri 40 yaşında da değişebilir 60 yaşında da. Annenin kendi annesiyle kurup miras olarak getirdiği bağlanma da kırılabilir. Anneler (babalar), bebeklerle kurduğumuz ilişkide özen gösterirsek baştan bu iletişimi sağlam kurabiliriz ama kuramadıysak da asla geç değil. Bir anne kendinde ve bebeğinde güvenli olmayan bağlanma modellerini gözlemliyorsa hareket geçip bu konuya eğilebilir, destek alarak çözebilir. Tabii ki bu sürecin çabuk ve kolay olmayacağını da söylemem gerekir. Çünkü anne değişime kendisiyle ve bebeği ile olan ilişkide başlayacak. Bu da biraz zaman alacaktır.
Peki aile içinde durum nasıl? Yani yabancı ile böyle anlayabiliyoruz ama aile içinde, babaanne ile, baba ile deneyebiliyor muyuz?
Burası biraz karışık. Türk aile yapısında genellikle bebeğin bakımına destek veren bir babaanne ya da anneanne var. Dolayısıyla bebeğin bağlanabileceği başka kişiler ortaya çıkıyor. Yani bebek anneden başkalarına da bağlanıyor. Burada altını çizmek gerek, bebek her bir kişiyle farklı farklı bağ kurar.
Yani bebek anneye güvenli bağlanıp anneanneye kaygılı ya da kaçınmalı bağlanabilir ya da tam tersi de mümkün. Anneanneye güvenli bağlanan bebek anneye kaygılı bağlanabilir. Aynı şey baba için de geçerli. Eğer bu bahsettiğimiz kişiler evde baştan beri varlarsa bu yabancı testindeki gibi denemek mümkün olmaz çünkü bebek onlarla da ilişki kurmuştur. Burada olsa olsa bağlanma şekillerinin farkını görebilirler. Anne ile nasıl bağlanmış, baba ile ya da babaanne/anneanne ile nasıl bağlanmış ona bakılabilir. Bazı bebek oluyor, annede uyuyamıyor anneanne ile uyuyabiliyor. Annenin aşırı kaygılı halinden dolayı, anne bebeğe kaygılı bağlanmış oluyor. Bebek daha sakin olan anneanne ile daha rahat edebiliyor.
”Bebeğimi beş dakika bırakıp tuvalete gidemiyorum” durumu var, bebeği ilk 1 yılında olan çok anne yaşıyor bunu. Sence bunun güvenli bağlanmış olup olmamakla bir alakası var mı? Yoksa normal mi?
0-1 yaş arası bütün kitaplarda böyle anlatılır. Zaten bu yaş dönemi bebeğin anneye bağlı olduğu dönemdir. Özellikle ilk 6 ay bebeğin beslenme ve uykusu sürekli bir halde, besleniyor, uyuyor, tuvaletini yapıyor… Bu döngüde sürekli anneye bağlı bir hali olması normal. Bebek anneye yapışık olacak.
En temel şey şu: Önce çocuk anneye yapışık olacak, anneyle kendini güvende hissedecek ki ayrılabilsin. Eğer bebek anneye güven duyacağı o dönemi yaşamaz, güvenli bağlanmazsa zaten bunun arkasından diğer bağlanma modelleri çıkıyor.
Bebeğini beş dakika bırakamayan anne durumunda şuna bakmaları lazım: Onlar çocuklarını rahatça bırakabiliyorlar mı? 5 dakika tuvalete gidebiliyorlar mı? Gidip döndüklerinde bebek ağlıyorsa bebeği tekrar sakinleştirebiliyorlar mı? Diyelim ki anne tuvalete gitti, bebek ağladı. Anne geri döndüğünde bebeğini kolayca sakinleştirebildi mi? Yoksa bebek uzun uzun ağlayıp sitem mi etti? Buna bakmak lazım.
Eğer anne, ben bebeğimi bırakamam, kimselere veremem, 5 dakika bile ayrı kalamam diyen ‘kaplan anne’ modeline geçmişse, zaten anne kaygılı bağlanıyor demektir. Anne kaygılı bağlanırken bebeğin güvenli bağlanması söz konusu olamaz, bebek de kaygılı bağlanır başka bir model yok, imkânsız güvenli bağlanması. Önce anne burayı halledecek. Biz kendi ailemizden alıp aktarıyoruz. Bu aktarımları fark edemez, kıramazsak, aynı durum devam ediyor. Annenin kendi bebeğine nasıl bağlandığına bakması gerek.
Bu 5 dakika ayrılamama konusuna gelirsek, bu kaygılı bir bağlanmadan da kaynaklanabilir, bebeğin yaşına, dönemine göre de değişebilir ve tamamen normal bir şey de olabilir. Çok durumsal bir şey, aileye göre, duruma göre değişebilir. İşte bu yüzden annelerin kendi kendine duruma bakıp çıkarımda bulunmaları zor olabilir. Bir uzmana danışmak daha net olur.
Nilüfer Hanım (Devecigil)’in Işığın Yolu adında bir kitabı çıktı. Onu ebeveynlere önerebilirim. Bilimsel değil daha roman gibi bir anlatının içine yedirilmiş bu bilgiler, bağlanma modelleri. Anneler bu kitabı okuyup kendilerini sorgulayabilirler. Bilimsel makalelerden okuduğunda bir ebeveynin hangi tür bağlanmada olduğunu anlaması zor olabilir ama bu kitap daha bilimselden uzak olduğu için daha anlaşılır bir kitap. Günlük dilde, hayatın içinden örnekler gösterdiği için anneler kendilerinin hangi tür bağlandıklarını çıkarmak daha kolay olabilir.
Peki hep anne mi? Bebek babaya güvenli bağlanır mı? Nasıl başlar bu bağ? Bütün roller annede gibi anlaşılıyor bazı kaynaklarda da.
Bebek ve anne arasındaki bağ tartışılmaz. Fakat babayla da ilk günden ilişki kurmaya başlar bebek. Baba emziremez ama geri kalan şeyleri yapabilir. Altını değiştirerek, uykusuna, banyosuna yardım ederek, beslendikten sonra gazını çıkararak bebeğin bakımını yapar, bebekle vakit geçirir. Bazı babalar ‘ben tutamam, korkarım’ diyerek bu süreci geciktiriyor, bazen de anneler engel oluyor. ‘Dur sen yapamazsın, dur sen tutamazsın’ diyerek babaya engel oluyor. Oysa bebeğin babaya ve babanın bakımına, onunla ilişki kurmaya ihtiyacı var, babanın da öyle.
Anne fırsat verirse, bebeğe kaygıyla bağlanmayıp ‘sadece’ kendisinin bakabileceğine inanmazsa bebek anneden başka kişilerle de ilişki kurar. Babadan, anneanneden de bakım alırsa o kişilerle de bağ kurar. Bu bağın güvenli mi, kaygılı mı yoksa kaçınmalı mı olacağı da her bir ilişki içinde belirlenir. Bazen öyle durumlar oluyor ki anne kendisinden başka kimsenin, eşinin bile bakamayacağını düşünüyor ve hem bebeğe kaygılı bağlanıyor hem de bebeğe babasıyla ilişki kurma şansı vermiyor.

Bir sonraki bölümden başlıklar:
Güvenli bağlanmanın zarar görmemesi için nelere dikkat etmek gerekir?
Bebeğimizle bağlanmamız sorunluysa çözüm için doğru zaman ne?
Güvenli bağlanma ne zaman başlar?
Memede uyku güvenli bağlanmaya göre negatif bir mesaj mıdır? Bağımlılığı körükler mi? Kesmek gerekir mi?
Güvenli bağlanmanın oluşması ve zarar görmemesi için nelere dikkat etmemiz gerekir? Ev hanımı olan anneler için gün çok zor geçiyor, çamaşır bulaşık derken bir sürü ihtiyaç var. Bebeğimizin eline bir 10 dk oyuncak verip oyalarsak bu işlere koşuyoruz. Bunlar evin, hayatın gerçekleri. Bu koşturmada bebeğimizle olan iletişimimizin zarar görmemesi, olumlu olması için ne yapabiliriz?
Benim durumumda Ela oyun halısında, beni görebilecek şekilde koridorda oynarken ben mutfakta işimi yapıyorum. Uzaktan bana oyuncak gösterip gülüyor arada, arada oyuncağına dalıyor. Ve gerçekten sıkıldığında ciyaklayıp beni çağırıyor. Bunu Ela yalnızlıktan mı yapıyor, yoksa hayatından memnun ve güvende mi hissediyor bilmiyorum….
Senin durumunda, Ela kendiyle oyun oynama hali, senden uzak durma hali geliştirmiş. Kaygılı bağlanmış olsa o kadar ayrı durmaz, eğer kaçınmalı bağlanmış olsa ciyaklayıp seni çağırmaz. Bunu buradan anlayabiliriz. Kaldı ki aralarda sana oyuncaklarının göstererek seslenerek seninle olan ilişkisine sahip çıkıyor. Bu da seni zihninde tuttuğunu gösterir.
Güvenli bağlanmanın oluşması ve zarar görmesi konusunda anneleri rahatlatmak istiyorum. Bu böyle bebeğimi bir gün yalnız bıraktım demekle bozulacak bir şey değil. Bağlanmanın tam oturması en az 1 yıl. O bir yılda da bebeği düşünün, 365 gün yaşıyor, her gün çevresinden veri topluyor. Örneğin günde 30 kere kucağınıza alıyorsanız 365 x 30 gibi bir hesap var ortada. Güvenli bağlanmanın bir kerede oluşması ya da yıpranması mümkün değil. Toplamda nasıl bir annelik yapıyorsun, nasıl bir ilişki kuruyorsun bu önemli. Bazı anneler çok tetikte duruyor, eyvah güvenli bağlanması bozuldu mu acaba diye evham yapıyorlar. Böyle bir şey değil bağlanma. En önemli şey çocuğu takip edip ilişkiyi takip etmeye çalışmak. Tabii ki bırakıyorsun duşunu da alıyorsun, çamaşırını da yıkıyorsun, bazen işe başlıyorsun, hastalık oluyor, uzaklaşmak gerekiyor. Orada boşluklar oluşuyor ama en önemli şey geri dönmelerde çocuğa nasıl tepki verdiğin. Sarılıyorsun, ağlıyorsa kucaklayıp anlatıyorsun, gitmiştim, geldim diyerek. Aslında güven veriyorsun çocuğa. Annenin gitmesiyle üzüldü, ağladı, terk edildiğini düşündü hepsi olabilir. Ama döndüğünde ona güven verip gözünün içine bakıp sarılıyorsun. Her tekrarda çocuk bunu pekiştiriyor ve zamanla öğreniyor.
Bu daha bebeğin altını bağladığın zamanlarda 3-4 aylıkken bile oluyor. Bez almaya yan odaya gidiyorsun, bebek ağlıyor. Döndüğünde sakin bir ses tonuyla, ‘Aa evet, sen ağladın ama ben geldim bak buradayım, bezini getirdim,’ gibi geri dönmelerle bir şeyler pekişiyor. Onu orada ağlarken bırakmıyorum, gidip gelmemezlik yapmıyorum. Buralar önemli.

Peki ne zamana kadar bebekle bağlanma sorunumuzu çözebiliriz? Geç kalır mıyız?
Güvenli bağlanmaya zarar gelse ya da güvenli bağlanmanın sağlanamadığı gözlense, 2 yaştan sonra da toparlanabilir. ‘Eyvah 2 yaşı kaçırdık!’ diye bir durum yok, bağlanmayı güvenli bağlanmaya çevirmek her yaşta mümkün. 60 yaşında bile… Sadece ne kadar erken o kadar kolay. Tüm bağlanma modellerimiz İlişkilerin içinde değişiyor. Bebekle de ilişki içinde tamir etmek önemli. Anne bebeği ne kadar yalnız bıraktığını, kaygılı yaklaştığını ya da kaçınmalı yaklaştığını fark ederse ve bunu değiştirmek için ne kadar çabuk çaba sarf ederse  o kadar kolay değişir.  Ve tabi terapi desteği, hem anne için hem de bebek/çocuk için.
Annenin kaygılı ya da kaçınmalı bağlanma haline örnek vereyim, öyle daha kolay canlanır annelerin gözünde.
Bazı anneler bebek çok ağladığında, susturamadıklarını hissettiğinde. Ki bu her anneye göre değişir. Kimisi 5 dakika dayanır kimisi 10 dakika, sonra bebeği susturamadığını düşünürse bırakır gider. Ya da başkasına verip ilgilenmez. Annenin bebekten uzaklaşması üzerine olan bu bağlanmaya kaçınmalı bağlanma diyoruz.
Kaygılı bağlanan anne ise bebeği hiç bırakmamak üzerine kurar ilişkiyi. Hiç bırakmaz, başına bir şey gelir, ben koruyabilirim sadece, başkası bakamaz, sadece ben bakabilirim gibi hisseder ve hep yanındadır uyurken bile. Kaygılı bağlanmada babası dahil, babaanne, anneanne gibi kişilere bırakamama hali vardır. Sadece ben bakabilirim diye düşünür anne. Tüm bunlar annenin kendi geçmişiyle ilgilidir. Ancak ek olarak şunu söylemek istiyorum. Doğum başlı başına bir kadın için çok büyük bir değişim. Bu süreçte tabiki zorlanmalar, boğulmalar, dayanamamalar olacaktır. Ancak bu annenin değişim süreci tamamen başka bir konuşmanın konusu

İlk 3 ay bebeğin alışkanlıkları oluşmaz denilirken güvenli bağlanmayı bunun neresine koymalıyız? Güvenli bağlanma ne zaman başlar?
Her bebeğin dünyaya alışma süresi farklı. Tabi ki ilk başta rahimden dünyaya alışma halinde oldukları için farklı bir zihin yapısındalar. Anne için de aynısı geçerli bence. Anne de aslında içinde taşıdığı bir şeyi dışarıda görüyor ve dışarıda görmeye alışıyor. Ne zaman ki bebek dünyaya anne de bebeğe alışıyor o zaman işte biraz alışkanlıklar oluşmaya başlıyor.
Aslında rahimde bile bebek anne ile ilişkide, anne kaygılıysa bebek de kaygılı doğuyor, kolik oluyor, çok ağlıyor. Böyle geçişler var ama o kısıma bağlanma diyemiyoruz. Bağlanmayı görebildiğimiz hal ‘ayrılma anlarında’ görüldüğü için bebek biraz büyüdükçe görebilir hale geliyor ama aslında bağlanma ilişkide oluştuğu, zarar gördüğü ya da tamir edildiği için ilişki hali olduğu andan itibaren yani doğduğu andan itibaren bağlanma başlıyor. Bebeklerin erken mi yoksa zamanında mı doğdu da süreci etkileyebilir pek tabi.
Doğduğu andan itibaren bebekle kurulan ilişkiye dikkat etmek gerekiyor. Her an kayıtta, ilk aylardan itibaren anneyi görüyor, mimiklerini okuyor. Eğer emzirirken bebeğin gözünün içine bakmazsa anne, başka şeylerle ilgilenirse ve bu sürekli tekrar ederse bu da güvensiz bağlanmanın temellerinden biri. Anne orada yok. Bebek orada annenin varlığını göremiyor. Bu tek başına güvenli bağlanmayı yok edemez ama bu tür şeylere dikkat etmek gerekiyor. Emziremeyen anneler, biberonla besleyen anneler de ilişkiyi gayet güzel kurabilir ve sürdürebilir. Önemli olan bebeğe odaklanmak, onunla yakından ilgilenmek, ona bir şeyler anlatmak… Bebek bir süre sonra büyüyüp tepki verir hale geldiğinde daha da kolaylaşıyor ilişkiyi sürdürmek.
Memede uyumayı alışkanlık edinmek güvenli bağlanma açısından negatif bir mesaj mıdır? Bebeği bağımlılaştırır mı? Ben dahil tanıdığım çok anne var bunu yapan ve bir yandan da tedirgin olan.
İlk başlarda memede uyuma hali oluyor çünkü bebeğin dünyası emmek, uyumak, tuvalet. Uyanıp etrafa bakmak çok sonradan başlıyor. Bu sebeple özellikle ilk altı ay burası çok normal. Belki memenin beslenme amaçlı kullanımının azaldığı zamanlarda buna bakmak gerekebilir. Memeyi ne zaman sakinleşme aracı olarak kullanmaya başlıyor bebek, oraya dikkat etmek lazım. Gündüz gün içinde düştüğünde, canı yandığında, kendini sakinleştiremediğinde meme istemesi memeyi amacının dışına çıkarıyor. Aslında bebeğin regülasyonu (kendini sakinleştirmesi) memeyle değil anneyle yapması sağlansa güvenli bağlanma pekişecek. Anne güven verecek, anne regüle edecek ve her seferinde anneyi, annenin sarılmasını isteyecek. Bizim olmasını istediğimiz bu. Ama meme, zaten baştan beri bebeği besleyen, sakinleştirebilen hoş ve cazip bir şey bebek için. Bebeği sadece sakinleştirmek için onu kullandıklarında sıkıntı oluyor evet. Bu uyku için de geçerli. Böyle olunca o bebek meme dışında uyuyamıyor, anne sallasa da uyuyamıyor, sakinleştiremiyor. Eğer bebek emmeden ya da emerek sadece memede uyuyorsa burada sıkıntı olabilir. O yüzden burada dikkat edilecek nokta annenin baştan beri memeyi nasıl verdiği ve bebeğin sinyallerini nasıl izlediği. Memeyi beslenmek için kullanmak, regülasyon için kullanmamak gerek. Bebek memeyle değil anneyle sakinleşmeli.
Yorgun, uykusuz bir annenin en kolay kaçışı meme ve memede uyku diyorum içimden acıklı acıklı kendi halimi düşünerek.
Peki, buradan dönmek lazım ama nasıl? Memenin kolaylığına anne de bebek de alışıyor ve bu alışkanlığı değiştirmek demek bebeğin biraz zorlanması, ağlamasını da içeriyor. Ben kendime mi kıyamadığımdan yok Ela’ya mı bilmiyorum, cesaret edip memede uykuyu değiştirmeye kalkışamadım bir türlü.
Kesinlikle her iki taraf içinde çok zor. Ancak bebek henüz becerileri gelişmediği için bu işi bir yetişkin olarak annenin yapması gerekiyor. Evet bebek için zorlayıcı ama aslında bebeğe vermen gereken şeyi zamanında vermediğinde işler hep biraz daha karmaşıklaşabiliyor. O yüzden ne kadar erken o kadar iyi. Bu dönemi atlayıp 3 yaşında da danışmaya gelenler oluyor. Meme bitiyor, parmağa, parmak bitiyor battaniyeye dönüyor bu regülasyon işi. Orada olması gereken figür anne iken ya da baba iken bir nesneye  dönüyor. Meme nesnesi, emzik nesnesi, biberon nesnesi gibi. Çocuk buna tutunarak devam ediyor aslında.
Peki memede uykuyu değiştirmek isteyen ya da bahsettiğin gibi her ağlamada meme verme halini değiştirmek isteyen anneyi ne bekliyor? Çünkü bebekleri biraz göz yaşı bekliyor benim anladığım. Sanki Ela’yı memeden kesmek için onu üzmem gerekecekmiş gibi hissediyorum mesela. O yüzden de erteliyorum sanırım…
Bir annenin çocuğun ağlamasına dayanması zaten zor bir şey ama regüle etme(duygularını düzenleme, sakinleşme) kısmı burada başlıyor. Önce kendimizi regüle edeceğiz. Anne önce kendisini sakinleştirecek çünkü ‘Bak bebeğimi ağlatıyorum, susturamıyorum, bak bu bebeğe bakamıyorum,’ gibi düşünceler gelebiliyor akla. Bunlar zaten anneyi disregüle ediyor. O yüzden önce annenin regüle olması, kendini hazırlaması lazım. Evet tabii ki ağlayacak. Ama bu annenin bebeği kasten ağlatması değil. Çocuk zaten düştüğünde ağlayacak, bunu bekliyoruz. Ya da çocuk memeden ayrıldığında ağlayacak çünkü onun için hoş bir şey meme. Ama onu vermemek gerekiyor o an ki anne onu biraz daha sakinleştirebilsin. Kucağına alacak, sarılmasını, ses tonunu, şefkatini, kucağını verecek meme yerine. Evet biraz göz yaşı olacak zaten hiç ağlamadan bebek büyütülmez. Tam bu noktada şunu söylemem gerekebilir, bu durum bebeğe meme hiç vermeyelim ya da onu ağlatalım gibi anlaşılmasın. Tüm durumlar anne ile bebek arasındaki ilişikinin içeriğinde gizli. Ve onlara özel. Kimi için bu süre daha kısa iken kimi için daha uzun olabilir. O yüzden bu süreçte destek almak önemli.
O zaman bir an önce başlamak lazım. Ben Ela biraz daha büyüsün diye ertelerken aslında kendi anneliğime zor geliyordu bu sürece girmek. Ama ne kadar erken o kadar iyi diyorsun?
Annenin kendi içinde düşünüp kararlı olması gerekiyor. Anne sürece hazır olduktan sonra başlayabilir. Eğer hazır değilse hem kendisi hem de bebek için git gelli tutarsız süreçler başlar. Mesela Bebeğin ağlaması konusu da, bazen ağlaması gerekiyor bebeklerin. Burada Bilinçli Bebek kitabını önerebilirim. Bebek ağlamasını, nasıl izleneceğini, neler yapılacağını çok güzel anlatan bir kitap. Kültürel olarak da ‘biz sizi ağlatmadan büyüttük,’ ‘bir emzik ver,’ ‘bir emzir,’ denir. Oysa bebeğin her ağlamasına bunlarla karşılık vermek yerine bebeği dinlemek gerekir. Tabii şu da mümkün, bebek açtır, beslenme saatine yaklaşmışken düşer ve ağlar. Bu durumda önce bebeği sakinleştirip sonra meme verebilir. Ya da uyku saatine beslenme denk geliyorsa emzirip bebek doyduktan sonra hafifçe göğsüne alıp ‘uyku vakti’ gibi küçük geçişlerle yapılabilir. Böyle geçişlerle daha kolay oluyor.
Küçükken daha kolay evet ama asla geç değil. Büyüdükçe tabii ki duygulanma ve ifadelendirme hali daha fazla oluyor, protestoları da daha yoğun oluyor. Memeden ayrılmak bir yas sonuçta, ağlayacak, üzülecek o da hayatın bir parçası. Kademeli olarak bıraktırmak iyi olabilir. Örneğin düştüğünde ya da canı sıkıldığında ağlayan bebeğe meme teklif etmek yerine anne kucağını verebilir. Buna alıştıktan sonra bebek uykuda meme konusunu çözmeye geçilebilir.
Burada da ya da tamamen emzirmenin bırakıldığı dönemde de iş annede bitiyor. Bazen anneler bitiremiyor. Hazır değilim diyerek bekliyor. Önce annenin regüle olmasından başlıyor her şey. Bazı anneler daha hızlı ve kalıcı regüle olabiliyor, bazı anneler daha yavaş, adım adım ele alabiliyor. Böyle durumlarda regülasyonu anne vereceği için burada anne önemli. Eğer bebekle yapılacak iş anneyi geriyorsa hiç başlamamak, anne rahatladığı zaman başlamak daha önemli. Ya da bu süreç için bir uzmandan destek alması önemlidir.

Çoğu anne harika haftalar gibi uygulamalar ile bebeğinin büyüme ataklarını takip ediyor. Bir atak döneminde şöyle bir bilgi var: Bebeğiniz artık odadan çıktığınızı anlar ve gidişinizi protesto eder. Bu doğal süreç midir? Güvenli bağlanan bebek bile bu protestoyu yapar mı yoksa sadece güvenli bağlanmamış  bebekler mi yapar bunu? Bu ataktan sonra mı bekleriz güvenli bağlanmanın pekişmesini. Ataklar ve güvenli bağlanma arasında bir bağlantı var mı?
Atak dönemlerinde bebek bize ihtiyaç duyabilir, annenin regülasyonuna daha çok ihtiyaç duyabilir çünkü büyüyor. Hem fiziken zorlanıyor hem de içten gelen bir uyaran onu rahatsız ediyor. Böyle dönemlerde anneye daha fazla yapışabilir. Ya da bir önceki gece uykusunu uyuyamamış bebek ertesi gün daha çok anneyi isteyip daha çok ağlayabilir. Bu gibi durumları da beraber görmek lazım. Bebeğin her ağlamasını bağlanmaya yormamak gerek.
Hepimiz her gün farklıyız, çocuk da öyle. Burada önemli olan sinyalini takip etmek. Bebek neden ağlıyor? Aç mı? Uykusuz mu? Diş mi çıkarıyor? Atak haftasında mı? Buna bir bütün gibi bakmak gerekir. Sürekli gözlemliyoruz. Rahatsızlıktan doğan her ihtiyaçta ağlayacak ki anne gelsin. O yüzden ağlama önemli ve gerekli. Bağlanma sorunu olup olmadığını anlamak için bütüne bakmak hatta annede babada böyle bir şüphe varsa bir uzmanla bakmak bu yüzden iyi olabilir.
Güvenli bağlanmayı pekiştirecek oyun önerilerin var mı?
Bebekler bağlanmayı oyun üzerinden değil ilişki üzerinden hissediyorlar o yüzden anne babayla oynarken oyuncağı ver oynasın değil de ilişki de kalarak oyun oynamayı öneriyorum. Küçük bebeklerde ‘Aaa burnun nerde, bak bu gözün’ gibi göstererek, dokunarak oynanan oyunlar iyi olur. Biraz daha büyük bebekler için, oturma pozisyonunda kalabiliyorsa hafif fış fış kayıkçı gibi yüz yüze olan oyunlar. Şarkı söylemeler, masal anlatmalar. İlişkide ve temasta kalınan, göz göze bakılan oyunlar oynanabilir. Tabii bebek biraz daha kendisi oyun oynamak istiyorsa da sürekli gözüne bakayım demeye gerek yok. O durumda bebek oyun oynarken yanında oturup ”Bak böyle oynuyorsun demek,’ deyip yanında durmak bile yeterli. Sürekli bizimle iletişimde olmasını beklemiyoruz fakat bizimle oynarken iletişim ve temasta kalması önemli.
Bebeklerin dilsel kapasitesi her ne kadar gelişmemiş olsa da ben dilsel iletişimi öneriyorum. Bebeğe ‘Gidiyorum, geleceğim. Geldiğimde şunları yapacağız, şöyle olacak,’ gibi açıklamalar yapmak, süreci anlatmak önemli. Anne geri döndüğünde de bebekle bol bol ten temasında bulunması, geldiğini söylemesi bebeğe o güveni vermek için önemli.
Bazen annelik, bebek bakımı çok mekanikleşebiliyor. Yemesi, uykusu, banyosu çok göreve dönüşebiliyor. Kendimize neyi hatırlatalım, nasıl yapalım?
Annenin kendi stresi artıyorsa bu durum daha da sıklaşabiliyor. Anne ilişkiden koptuğunu hissettiği her durumda tekrar kendisini ilişkiye çekmeyi deneyebilir. Dalgınsa dikkatini çocuğuna vermeyi sıklaştırabilir. Bazen de annenin kendisiyle ilgili engeller olabiliyor burda. Ya da hiç oyun oynamayı bilmeyen, oyun oynamak istemeyen anneler de oluyor. Aslında bu aktiviteler de hayatın bir parçası ve banyo yaptırırken, yemek yedirirken bebekle iletişimde kalarak güvenli bağlanma pekiştirilebilir. Sonuçta bebek sadece oyun oynarken bağlanmıyor ki. Annelik halini her durumda gözlemliyor. Banyoda, mutfakta… Bebekle olan ilişkiye ara vermiyoruz aslında hep o iletişim var. Anneler bunu akılda tutarsa çok daha fazla ilişkide kalabilirler.
Bazı durumlar var, mesela uyku, beslenme gibi. Bebek anneye alışıyor, başkasını kabul etmiyor. İlla anne uyutsun istiyor. Bu bağımlılık mıdır yoksa bağlanmış olmak mıdır? Bebeğin bakımını, uykusunu anneden almak istemesi bir sorun mudur? Ne zamana kadar sürebilir?
Bebek bakımı anneden isteyebilir bu normal ama çocuğun ayrışma vakti geldiğinde çocuk ayrışabiliyor mu buraya bakmak lazım. Bunlar adım adım olan şeyler. Önce katı gıda ile bebek yavaş yavaş memeden uzaklaşır, sonra emekleme ile fiziken uzaklaşmayı dener, sonra yürüme… Bazı çocuklar daha erken bağımsızlaşabiliyor, güvendiği için daha kolay ayrışabiliyor bazı bebeklerdeyse daha geç olabiliyor bu.
Önemli olan bebeği izlemek, ihtiyacını anlamak. Bebek emeklemeyi deneyimlerken azıcık uzaklaştığında hop diye koşup kucaklayıp almak yerine orada o uzaklaşmayı denemesini izlemek, izin vermek gerekiyor. Ya da katı gıdaya geçtiğinde kendi yiyeceğini eline alacak, oynayacak, tanıyacak. Bunlar hep küçük küçük alt yapılar. Eğer anne bebeğe o alanı vermezse, ileride de bebek ona o alanı vermeyecek, yapışık bir yaşam oluşacak. Bu yüzden bebeğin gelişim adımlarına göre o ayrışma anlarını yaşamasına müsaade etmek gerek.
Tabii çalışan annelerde durum farklı olabiliyor. Bebek annesi işten geldiğinde doya doya anneyle kalmak, sadece onunla vakit geçirmek isteyebiliyor. Bu bebeğin anneye ne kadar doyabildiğiyle, annenin ne kadar var olabildiği, bebeğin yanında olduğunu hissettirebildiğiyle alakalı olduğu için her evde, ailede farklı olabilir. Çocuk kaygıdan da yapışıyor olabilir,, bazense sadece özlemden anneye düşkün olmuş oluyor. Bunun gibi şeylere bakarak bilebiliyoruz güvenli bağlanmış mı, nasıl bağlanmış, anneye bağlı mı yoksa bağımlı mı, her anne çocuk ilişkisini kendi içinde gözlemek gerekiyor.
Doğumdan sonra işe geri dönecek annelerin zamanı kısıtlı. 3-4 ay gibi bir sürede güvenli bağlanmanın temeli nasıl atılır? Sonraki dönemde, çalışan anneler güvenli bağlanmayı nasıl pekiştirebilir ve devamını sağlayabilir?
Bu iki taraf için de zor bir durum. Özellikle ilk 3-4 ay içinde işe dönen anne çok kaygılı ve pişman olabiliyor. Burada bu duyguları çözemeyen anne kaygılı halini bebeğe aktarabiliyor. Bu yüzden annenin bu meseleyle kendi içinde halleşmesi gerekiyor. Anne bu meseleye ne kadar rahat bakabiliyorsa, bebekle ilişkisi de bundan o kadar olumlu etkileniyor.
Kreşe başlama yaşı aileden aileye değişiyor ama kreşe geçiş sürecinde güvenli bağlanma nerede duruyor?
Kreşe başlama dönemi geldiğinde güvenli bağlanmak ile ilgili en çok veri aldığımız dönem diyebilir. Çocuk 2 yaşında da olsa 3 yaşında da olsa kreş hayatına girdiğinde birden bu bağlanma konusu gündeme geliyor. Eğer bu sürece, ayrışmalara iyi hazırlanmış, güvenli bağlanmış bir çocuksa çok daha rahat bir geçiş oluyor fakat bazen çocuk ev ortamından çıkıp oraya başlamaya hazır olmayabiliyor. Bu durumda deneyip gerekirse sorunu çözmeye vakit ayırmak, çocuğu zorlamamak, travmatize etmemek gerekiyor.
İşe başlamak da, yuvaya vermek de, bebekle aktivitelere gitmek de hep anneye iyi geliyorsa yapılması iyi olan şeyler. Anneyi geriyor, kaygılandırıyorsa ne anne ne de bebeğe faydası oluyor bunların. Öncelik annenin kendini bu konuda iyi ve rahat hissetmesi, ki bebeğe de aynı duyguyu aktarabilsin. Annelerde kaygı hep zorunluluk hissiyle geliyor, bebeği bırakmak zorunda kalmış hissetmek, bakıcın değişmek zorunda olması, yuvaya vermek zorunda olmak. Anne bu tür konuları kendi içinde çözebilirse, bebek o kadar da zorlanmıyor aslında. Anne rahat edemiyor, bebek rahat edemiyorsa bu iki rahat edemeyen insan bir arada regüle de olamıyor.
Tatile de gidiyorsa böyle, evden çıkıyorsa da böyle, memeden ayırıyorken de böyle. Annenin rahat ve iyi hissetmesi işin büyük kısmını çözüyor.
Güvenli bağlanma konusunda Türkçe kaynak bulmakta zorlandığım için sana başvurmuştum. Bulduğum tek kaynak da babayı biraz kapı dışarı itiyor gibiydi. Bebekler anneye hem muhtaç hem de bağlı diyelim, babanın rolü nedir? Bebek babaya güvenli bağlanamaz mı?
Bebek babaya da güvenli bağlanır tabiiki. Burada önemli olan babanın çocuğun bakımını ve aktivitelerini üstlenmesi. Baba bebeğin bakımına ve aktivitelerine ne kadar geç dahil olursa bağlanma o kadar geç gerçekleşiyor. Bununla ilgili yapılmış bir çalışma da var. Bebeğin bağlanması için emziriyor olmak şart değil, daha ilk günden bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak, sevmek, ilgilenmek, bakımını yapmak bebekle baba arasındaki ilişkiyi belirliyor. Burada da aynı şey geçerli, baba bebeğe nasıl bağlanıyorsa bebek de babaya öyle bağlanıyor. Baba bebeği kucağına almıyor, büyüsün öyle alırım diyor ya da ben altını değiştirmem o annenin işi diyor, bebekle arasına mesafe koyuyorsa bebek de bu ilişkiyi öyle mesafeli yaşıyor.
Burada annenin tutumu da çok önemli. Bazı anneler babaya güvenmeyip bu işleri babaya vermiyor. Sen bırak, sen elleme diyerek babaya fırsat vermiyor. Annelerin de babaya bu alanı açması gerekiyor.
İkizlerde güvenli bağlanma durumu nasıl oluyor? Özellikle biri daha güçlü, kolay biri daha kırılgan ya da anneye daha düşkünse ister istemez anne de biriyle daha çok ilgilenme hali olabiliyor. İkiz anneleri güvenli bağlanma için ne yapabilir, neye dikkat edebilir?
İkizler ayrıca uzmanlık isteyen zor bir alan. Genelde ikizlerden biri daha muhtaç görünürken diğeri daha kendi kendini idare edebiliyor gibi oluyor. Bu durumda anne ister istemez öbürü kendini idare edebiliyor ya da bana da az ihtiyaç duyuyor gibi görünüyor diyerek daha zayıf görünen kardeşe odaklanabiliyor.
Bu ilk başlarda sorunsuz gibi görünse de o kendine yeter gibi duran bebek bir noktada patlıyor. Bu sefer o da farklı yollarla, belki hırçınlaşarak belki meme grevi yaparak bir şekilde tepkisini gösteriyor. Anneye olan ihtiyacını böyle dile getiriyor. Annenin yapması gereken olabildiğince eşit gitmeye çalışmak, her iki bebeğe de eşit yaklaşmak.
Çünkü ikiz de olsalar her biri anneyle farklı bir ilişki ve bağlanma yaşıyor. O yüzden annenin genel tavrı değil her bir bebekle olan ilişkisi ve bağlanması önemli. Anneler de hem ikizlerde hem de kardeşlerde, her çocuğuyla fakrlı bağlanır. Biriyle kaygılı, biriyle güvenli bağ oluşabilir. Anne bir çocuğunda rahat bir gebelik ve doğumla başlayıp güvenle bağlanabilirken bir diğerinde travmatik bir doğum geçirip bağlanamayabiliyor.
Ya da ikizler, zaten daha anne karnından rekabette oldukları için baştan itibaren bir kıskançlık ve anne için rekabet hali var. Annenin hangisiyle daha fazla ilgilendiği o yüzden sorun olabiliyor. Aynı şey kardeşlerde de oluyor. Çocukları etiketliyor aile, biri daha aktif, girişken biliniyor diğer kardeş uysaldır deniyor, ona göre farklı bir annelik babalık veriliyor. Aslında bunu çok gözetmek, çok dikkat etmek ve eşit davranmaya özen göstermek gerekiyor. Her çocuğun annesine babasına ihtiyacı vardır.


Bir önceki yazımız olan Çocukların Gelişim Aşamaları başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

10 Şubat 2021

İlgili Terimler :

Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz

Yorumlar

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Yorumunuz

Facebook'ta Biz

  • Çocuğunuzun Gelişimini Değerlendirdiniz mi?

    gelişim-degerlerdirme 6. aydan başlayarak her çocuğun yılda en az bir kere gelişim değerlendirme yapılmasının, ortaya çıkabilecek bozuklukların önüne geçeceğini biliyor musunuz? Ayrıntılı bilgi için tıklayınız

  • Son Eklenen Makaleler